EN GÜNCEL

Antosiyaninlerin İnsülin Direnci ve Lipid Profili Üzerindeki Etkisi

Çevresel Sürdürülebilirlik Diyetisyenler İçin Neden Önemli Olmalıdır? Diyetetik Uygulamalarını Nasıl Etkiler?

Oruç Diyeti: Kalp Sağlığını İyileştirebilir Mi?

Kilo Vermek İçin Elma Sirkesi İçmek Abartılı Görünüyor. İşe Yarıyor Mu?

Hamilelik Sırasında Demir Eksikliği Anemisi: Önleme İpuçları

  • 6 Mart 2021
Beslenme Akademisi - Diyet - Beslenme - Sağlık
  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
    • Biz Kimiz?
    • Ekibimiz
  • Herkes İçin Beslenme
    • Gıda Takviyeleri
    • Diyet Modelleri
    • Uzmanından Öneriler
    • Sağlıklı Beslenme
    • Köşe yazıları
  • Klinik Beslenme
    • Akademi
      • Kılavuzlar
      • Makale Analizleri
      • Haftanın Makaleleri
    • Hastalıklarda Beslenme
      • Dahili Birimler
      • Cerrahi Birimler
      • Yoğun Bakım
    • Sağlık İçin Beslenme
      • Yetişkinler
      • Çocuklar
      • Sporcular
    • Güncel Konular
  • Video
  • Podcast
  • Soru Cevap
Beslenme Akademisi - Diyet - Beslenme - Sağlık

Soru Sor

Aşağıdaki formu doldurarak bizlere sorunuzu iletebilirsiniz. Sorunuz tarafımıza ulaştıktan kısa süre sonra yanıtlanıp, tarafınıza e-posta ile bilgi verilecektir. Bu gayede e-posta adresinizi lütfen doğru girmenizi rica ederiz.

 

  • EN SON
  • POPÜLER
  • YORUM
Çevresel Sürdürülebilirlik Diyetisyenler İçin Neden Önemli Olmalıdır? Diyetetik Uygulamalarını Nasıl Etkiler? 1
Klinik Beslenme

Çevresel Sürdürülebilirlik Diyetisyenler İçin Neden Önemli Olmalıdır? Diyetetik...

2 Mart 2021
Trans Yağ Kalp Sağlığınızın Büyük Belasıdır 2
Klinik Beslenme

Trans Yağ Kalp Sağlığınızın Büyük Belasıdır

16 Şubat 2021
Diyet Yağları: Hangi Tür Yağları Tercih Etmeliyiz ? 3
Klinik Beslenme

Diyet Yağları: Hangi Tür Yağları Tercih Etmeliyiz ?

8 Şubat 2021
Egzersizinizi Güçlendirecek Beslenme Kuralları 4
Klinik Beslenme

Egzersizinizi Güçlendirecek Beslenme Kuralları

4 Şubat 2021
Çevresel Sürdürülebilirlik Diyetisyenler İçin Neden Önemli Olmalıdır? Diyetetik Uygulamalarını Nasıl Etkiler? 1
Klinik Beslenme

Çevresel Sürdürülebilirlik Diyetisyenler İçin Neden Önemli Olmalıdır? Diyetetik...

2 Mart 2021
Trans Yağ Kalp Sağlığınızın Büyük Belasıdır 2
Klinik Beslenme

Trans Yağ Kalp Sağlığınızın Büyük Belasıdır

16 Şubat 2021
Diyet Yağları: Hangi Tür Yağları Tercih Etmeliyiz ? 3
Klinik Beslenme

Diyet Yağları: Hangi Tür Yağları Tercih Etmeliyiz ?

8 Şubat 2021
Egzersizinizi Güçlendirecek Beslenme Kuralları 4
Klinik Beslenme

Egzersizinizi Güçlendirecek Beslenme Kuralları

4 Şubat 2021
Bariatrik Cerrahi: Sizin İçin Bir Seçenek Mi? 1
Güncel Konular

Bariatrik Cerrahi: Sizin İçin Bir Seçenek Mi?

21 Aralık 2020
Atıştırmalıklar: Kilo Verme Planınıza Nasıl Uyum Sağlar ? 2
Klinik Beslenme

Atıştırmalıklar: Kilo Verme Planınıza Nasıl Uyum Sağlar ?

25 Ocak 2021
Çay Tüketimi ve Kanser Riski 3
Klinik Beslenme

Çay Tüketimi ve Kanser Riski

22 Temmuz 2020
Egzersizinizi Güçlendirecek Beslenme Kuralları 4
Klinik Beslenme

Egzersizinizi Güçlendirecek Beslenme Kuralları

4 Şubat 2021

Instagram

Beslenme Akademisi – Diyet – Beslenme – Sağlık

Hakkımızda

Beslenme Akademisi; ilk olarak 2018 yılının ilk çeyreğinde başladığımız, beslenme bilimini halka ve sağlık profesyonellerine anlatmayı amaçlayan projenin adıdır.  Bu proje iki temel hedefin etrafında hareket etmektedir. Bunlardan birincisi; halka, beslenme bilimi konusunda güvenebileceği bir kaynak oluşturmaktır. İkincisi ise beslenme biliminin herhangi bir ucundan tutan herkese, akademik düzeyde Türkçe bir arşiv sunmaktır.

  • bilgi@beslenmeakademisi.org

Popüler Yazılar

Antosiyaninlerin İnsülin Direnci ve Lipid Profili Üzerindeki Etkisi
Klinik Beslenme

Antosiyaninlerin İnsülin Direnci ve Lipid

5 Mart 2021
Çevresel Sürdürülebilirlik Diyetisyenler İçin Neden Önemli Olmalıdır? Diyetetik Uygulamalarını Nasıl Etkiler?
Klinik Beslenme

Çevresel Sürdürülebilirlik Diyetisyenler İçin Neden

2 Mart 2021
Oruç Diyeti: Kalp Sağlığını İyileştirebilir Mi?
Herkes İçin Beslenme

Oruç Diyeti: Kalp Sağlığını İyileştirebilir

2 Mart 2021
Kilo Vermek İçin Elma Sirkesi İçmek Abartılı Görünüyor. İşe Yarıyor Mu?
Beslenme

Kilo Vermek İçin Elma Sirkesi

2 Mart 2021

Instagram’da Biz

Enteral ve parenteral nütrisyon sırasında en uy Enteral ve parenteral nütrisyon sırasında en uygun karbonhidrat ve yağ kombinasyonu nasıl olmalıdır?
Öneri 
Yoğun bakım hastalarına uygulanan glikoz (parenteral beslenme yoluyla) veya karbonhidrat (enteral beslenme yoluyla) miktarı 5 mg/kg/dk geçmemelidir.
Öneri Seviyesi: GPP -Güçlü konsensüs (% 100 kabul)
Öneri
İntravenöz lipit emülsiyonlarının uygulanması genellikle parenteral beslenmenin bir parçası olmalıdır.
Öneri Seviyesi: GPP -Güçlü konsensüs (% 100 kabul)
Öneri 
İntravenöz lipit alımı (besinsel olmayan lipit kaynakları dahil) 1.5 g /kg/gün’ü geçmemeli ve bireysel toleransa adapte edilmelidir.
Öneri Seviyesi: GPP -Güçlü konsensüs (% 100kabul)
Önerilerin Yorumları
Makrobesinlerin optimal besinsel bileşimi, minimum gereksinimler ve üst sınırlarla tanımlanır. Karbonhidratlar için üst sınır 5 mg/kg vücut ağırlığı / dakika olmalıdır. İntravenöz lipitler için üst sınır 1 g/kg/gün olup, üst toleransı sınırı 1.5 g/kg/gün’dür. Fazla uygulama atığa, depolamaya ve hatta toksisiteye yol açabilir.
Karbonhidratlar: Enerji üretimi için tercih edilen temel substrattır, ancak kritik hastalıklarda insülin direnci ve hiperglisemi ikincil olarak strese yol açar. Önceki kılavuzlarda asgari bir gereksinim önerilmiştir. Ancak bu değerlendirme zayıftır. Karbonhidrat teorik olarak diyetten çıkarılabilir, ancak muhtemelen 150 g / gün vermek daha güvenlidir. Bunun nedeni, beynin (100-120 g/gün), kırmızı kan hücrelerinin, antikor hücrelerinin, renal medulla ve gözün tüm şeffaf dokularının glikoza ihtiyaç duymasıdır. Uygulanacak en uygun karbonhidrat miktarının belirlenmesi zordur. Kritik hastalık, enteral besin emilimini değiştirir. Endojen glikoz üretimi artar ve normal koşullardaki gibi insülin seviyesi yükseldiğinde üretim azalmaz. Aşırı glikoz bazlı enerji alımı, hiperglisemi, artmış CO2 üretimi, artmış lipogenez ve artmış insülin ihtiyacı ile ilişkilidir. Ancak lipit bazlı enerji alımına kıyasla protein tasarrufunda bir avantaj sağlamaz. Tip 2 DM ‘liolan yoğun bakım hastalarında diyabete özgü enteral formüllerin kullanılması, glikoz profilini geliştiriyor gibi görünmekte ve klinik ile ekonomik etkisi olabilmektedir.
...Mart ayına gelindiğinde ise Valisure adlı ö ...Mart ayına gelindiğinde ise Valisure adlı özel bir laboratuvar, FDA’ye bir dilekçe ile kendi yaptığı analiz sonuçlarını göndermiştir. Valisure tarafından raporlanan sonuca göre 11 şirketten 16 parti ilaç izin verilen limitlerin çok üzerinde (bazı örneklerde yaklaşık 10 kat kadar) NDMA barındırmaktadır. 
Süreç içerisinde araştırmalarına devam ettiğini söyleyen FDA ise 28 Mayıs 2020 tarihine gelindiğinde bir bilgilendirme yazısı yayınlayarak bazı ilaçlarda izin verilenden yüksek miktarda NDMA saptandığını ve ilgili firmaların ürünlerini geri çağırması gerektiğini belirtmiştir.
11 Haziran tarihinde ise aynı gerekçeden ötürü aşağıdaki firmaların isimlerini vererek ürünlerin piyasadan geri çağrılması gerektiğini vurgulamıştır: (geri çağrılan ilaçların listesini web sitesindeki tam versiyondan kontrol edebilirsiniz)
13 Temmuz, 21Ağustos ve 5 Ekim tarihlerinde de benzer listeler yayınlanmıştır.
Geri çağrılan tüm ürünlerin listesine ulaşmak için 
Öncelikle FDA, tüm metformin çeşitlerinde değil, yalnızca uzatılmış salınımlı formülasyonların bir kısmında böyle bir sorun görüldüğünü belirtmektedir.
Kullanılan ilacın, NDMA ihtiva etsin ya da etmesin doktor ya da eczacı tarafından değiştirilmediği sürece kesinlikle bırakılmaması gerektiğini de vurgulamaktadır.
Diğer önemli konu ise metforminin içinde ne zamandır NDMA bulunduğu konusunda herhangi bir bilgi olmadığıdır.
Dolayısıyla bu durum akıllara ciddi bir soruyu getirmektedir. NDMA içeren metforminleri tüketen kişilerde kanser riski arttı mı? Kısa süreli kullanımların risk artışını tetiklemeyeceği fakat uzun süreli kullanımın riski arttıracağı düşünülmektedir.
Metformin’de yer alan NDMA içeriğinin nedeni ise şuan önemli bir soruşturma konusu olarak ortada durmaktadır. Aktif farmasötik içeriğin kaynak olmadığı düşünülse de NDMA’nın nereden geldiği konusu belirsizliğini korumaktadır
Türkiye’de Durum Ne?
FDA tarafından toplatılan ilaçlar Türkiye’de bulunmamasına rağmen NDMA oluşumunun nedeni bilinmediği için ülkemizde de acilen benzer bir araştırmaya gidilmesi ve metformin örneklerinin test edilmesi gerekmektedir. 
Yazının tamamını okumak için web sitesini ziyaret edebilirsiniz.
www.beslenmeakademisi.org
D vitamini Toksisitesi Nedir? Takviye Alma Konusun D vitamini Toksisitesi Nedir? Takviye Alma Konusunda Endişelenmeli Miyim?
Hipervitaminoz D olarak da adlandırılan D vitamini toksisitesi, vücudunuzda aşırı miktarda D vitamini bulunduğunda ortaya çıkan, nadir olarak görülen, fakat potansiyel olarak ciddi bir durumdur.
D vitamini toksisitesine diyet veya güneşe maruz kalmak değil, genellikle yüksek dozlarda D vitamini takviyesi sebep olur. Bunun nedeni, vücudunuzda güneşe maruz kalmakla üretilen D vitamini miktarının düzenlenmesidir ve takviye edilmiş yiyecekler bile büyük miktarda D vitamini içermez.
D vitamini toksisitesinin esas sonucu; bulantı ve kusma, halsizlik ve sık idrara çıkmaya neden olabilecek kanınızda kalsiyum birikmesidir (hiperkalsemi). D vitamini toksisitesi, kemik ağrısı ve kalsiyum taşlarının oluşumu gibi böbrek sorunlarına kadar ilerleyebilir. Tedavi yöntemleri arasında D vitamini alımının durdurulması ve diyetteki kalsiyumun kısıtlanması yer alır. Doktorunuz ayrıca intravenöz sıvılar ve kortikosteroidler veya bifosfonatlar gibi ilaçlar da yazabilir.
Birkaç ay boyunca günde 60.000 IU D vitamini almanın toksisiteye neden olduğu gösterilmiştir. Bu seviye, günde 600 IU D vitamini alan birçok yetişkin için ABD Önerilen Günlük Besin Alım Miktarı’ndan (RDA) çok daha yüksektir.
RDA'den daha yüksek dozlar bazen D vitamini eksikliği gibi tıbbi sorunları tedavi etmek için kullanılır ancak bunlar yalnızca belirli bir zaman dilimi için bir doktor gözetiminde verilir. Bir kişi yüksek dozda D vitamini alırken kan seviyeleri izlenmelidir.
Her zaman olduğu gibi vitamin ve mineral takviyeleri almadan önce doktorunuzla konuşmalısınız.
Daha fazla içerik için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
🌐 https://beslenmeakademisi.org/d-vitamini-toksisitesi-nedir-takviye-alma-konusunda-endiselenmeli-miyim/
📩 bilgi@beslenmeakademisi.org
#diyet #diyetisyen #diyetisyentavsiyesi #sağlıklıbeslenme #sağlık #sağlıklıyaşam #dvitamini #dvitaminieksikliği #hipervitaminose #takviyeedicigıda #takviyegıda #takviye #takviyeler #dvitaminiönemli #dvitaminieksikliğibelirtileri #dvitaminitakviyesi
Kilo Almanın En İyi Yolu Nedir? Zayıf olmak ge Kilo Almanın En İyi Yolu Nedir?
Zayıf olmak genellikle sağlıklı olsa da, bu durum yetersiz beslenmeden kaynaklanıyorsa, hamileyseniz veya başka sağlık sorunlarınız varsa endişe verici olabilir. Bu nedenle zayıfsanız, bir değerlendirme için doktorunuza veya diyetisyeninize görünün. Birlikte hedef ağırlığınıza nasıl ulaşacağınızı planlayabilirsiniz.
Zayıfsanız kilo almanın bazı sağlıklı yolları şunlardır:
• Daha sık yemek yiyin. Zayıfsanız, kendinizi daha çabuk tok hissedebilirsiniz. Gün içinde iki veya üç büyük öğün yerine 5-6 küçük öğün yiyin.
• Besin değeri yüksek yiyecekler seçin. Sağlıklı bir diyetin parçası olarak tam tahıllı ekmek, makarna ve tahılları; meyve ve sebzeleri, süt ürünlerini; yağsız protein kaynaklarını, kuruyemişleri ve yağlı tohumları seçin.
• Smoothie ve shake’leri deneyin. Az kalorili ve besin değeri düşük diyet soda, kahve ve diğer içeceklerle midenizi doldurmayın. Bunun yerine süt ve taze/dondurulmuş meyvelerden yapılmış smoothie’ler veya sağlıklı shake’ler için ve biraz keten tohumu serpin. Bazı durumlarda sıvı bir öğün ikamesi tavsiye edilebilir. 
• Ne zaman sıvı tükettiğinize dikkat edin. Bazı insanlar yemeklerden önce sıvı içmenin iştahlarını kestiğini fark eder. Bu durumda yüksek kalorili içecekleri yemek veya atıştırmalıkla birlikte yudum yudum içmek daha iyi olabilir. Diğerleri için yemekten 30 dakika sonra içmek işe yarayabilir.
• Her lokmayı iyi değerlendirin. Fındık, fıstık ezmesi, peynir, kuru meyve ve avokado atıştırın. Yatmadan önce fıstık ezmeli ve reçelli sandviç gibi atıştırmalık bir şeyler yiyin ya da avokado, dilimlenmiş sebze, yağsız et veya peynirli bir sandviç yapın.
• Üstüne ekleme yapın. Daha fazla kalori için yemeklerinize eklemeler yapın: Güvece ve çırpılmış yumurtanın üstüne peynir; çorba ve sulu yemeklere yağsız süt tozu eklemek gibi. 
• Ara sıra atıştırmalıklardan tüketin. Zayıf olsanız bile fazla şeker ve yağa dikkat edin. Ara sıra dondurma ile pasta dilimi yemek sorun değildir. Atıştırmalıklarınız sağlıklı olmalı ve kaloriye ek olarak besleyici de olmalıdır. Kepekli muffin, yoğurt ve granola barlar iyi seçimlerdir. 
DEVAMI YORUMDA 👇
Sodyum: Tuz Tüketim Alışkanlığınızı Nasıl Sodyum: Tuz Tüketim Alışkanlığınızı Nasıl Kontrol Altına Alabilirsiniz?
Siz de diğer birçok kişi gibiyseniz, önerilenden çok daha fazla sodyum alıyor olabilirsiniz. Bu da ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Sodyum ve klorürün bir kombinasyonu olan sofra tuzunun tek bir çay kaşığı 2.325 miligram (mg) sodyum içermektedir. Bu miktar, Hipertansiyonu Durdurmak için Diyet Yaklaşımları (DASH) diyetinde önerilen günlük miktardan daha fazladır.
Endişelenilmesi gereken tek sodyum kaynağı sofra tuzu değildir; işlenmiş veya hazır gıdaların çoğu da sodyum içermektedir.
Sodyum: Ne Kadarı Fazla?
Amerika Beslenme Rehberi, sodyumun günde 2300 mg'dan az olacak şekilde sınırlandırılmasını önermektedir.
Sodyum: Başlıca Diyet Kaynakları Nelerdir?
Ortalama bir Amerikalı günde yaklaşık 3400 mg sodyum almaktadır, ki bu da önerilenden çok daha fazladır.
Tipik bir diyetteki temel sodyum kaynakları şunlardır:
-İşlenmiş veya hazır gıdalar: Tipik Amerikan diyetindeki sodyumun büyük çoğunluğu işlenmiş ve hazır gıdalardan gelir. İşlenmiş besinler arasında sosis, domuz pastırması gibi tüketime hazır etler, ekmek, pizza, peynir, çorba, fastfood ve makarna, et ve yumurtalı yemekler gibi tüketime hazır besinler bulunur.
-Doğal kaynaklar: Bazı besinler doğal olarak sodyum içerir. Örneğin, 1 su bardağı (237 mililitre) az yağlı süt yaklaşık 100 mg sodyum içerir.
-Mutfakta ve masada: Birçok tarifte tuz gereklidir ve birçok insan da yemeklerine sofrada tuz atar. Lezzetlendiriciler de ayrıca sodyum içerebilir. Örneğin bir yemek kaşığı (15 mililitre) soya sosu, yaklaşık 1.000 mg sodyum içerir.
Yetişkin Kritik Hastalarda, Yüksek Protein Alım Yetişkin Kritik Hastalarda, Yüksek Protein Alımı Sonucu İyileştirir Mi ?
Öneri:
Kritik hastalık sırasında günde 1.3 g / kg protein aşamalı olarak verilebilir.
Açıklama:
Fiziksel aktivite beslenme tedavisinin yararlı etkilerini artırabilir.
Öneri ve Açıklama’nın Yorumları
Kas, vücuttaki en büyük protein dokusunu oluşturur. Kritik hastalık, yoğun bakım ünitesi kaynaklı zayıflık ile ilişkili belirgin proteoliz ve kas kaybı (günde 1 kg’a kadar) ile ilişkilidir. Yaşlılık ve kritik hastalıklarla ilişkili anabolik direncin üstesinden gelmek için daha yüksek bir protein alımı ve fiziksel aktivite gerekebilir. Enerji ve protein gereksinimleri aynı oranda değişmeyebilir ve ayrı olarak ele alınmalıdır. Hastaya çok fazla enerji verilmesi aşırı beslemeye ve refeeding sendromuna yol açabileceği ve bu nedenle zararlı olabileceği halde, kritik hastalara yüksek oranda protein verilmesi yararlı olabilir. Günlük uygulamaya bakıldığındaysa, yoğun bakım hastalarının çoğuna sağlanan protein miktarının, kayıplarından daha az olduğu görülmektedir. Bunun da büyük oranda teknik zorluklardan ya da enerji içeriğine kıyasla yeteri kadar proteinle zenginleştirilememiş ticari formüllerden kaynaklandığı görülmektedir. Ek olarak, 100 g protein hidrolizat sadece 83 g aminoasit üretir. Son zamanlarda daha yüksek protein / enerji oranına sahip ürünler de çıkmıştır. Önceki ESPEN kılavuzları, azot dengesinde iyileşme gösteren üç çalışmaya dayanarak 1.2-1.5 g/kg/gün protein uygulanmasını önermiştir.
Öneri ve yorumların tamamı için Yoğun Bakımda Klinik Nütrisyon Kılavuzu (Öneriler) çevirimizi ziyaret edebilirsiniz.
🌐 https://beslenmeakademisi.org/espenin-yogun-bakimda-klinik-nutrisyon-kilavuzu-oneriler-serisi-11/ 
📩 bilgi@beslenmeakademisi.org
#nutrition #clinicalnutrition #dietetics #criticalcare #clinicalresearch #beslenme #beslenmevediyetetik #diyetisyen #diyetisyentavsiyesi #medicine #intensive #yoğunbakım #disease
"Kan Basıncını Yükseltebilecek İlaçlar ve "Kan Basıncını Yükseltebilecek İlaçlar ve Takviyeler"
Bazı ilaçlar, takviyeler ya da benzeri maddeler kan basıncının yükselmesine neden olabilir. Bazıları ise kan basıncını düşüren ilaçların etkisini azaltarak dolaylı yoldan bu sorunu tetikleyebilir.
Ağrı Kesici İlaçlar
Bazı ağrı kesici ilaçlar sıvı tutulumuna, böbrek fonksiyon bozukluklarına ve kan basıncının yükselmesine neden olabilir:
*İndometazin
*Asetaminofen (Tylenol, diğerleri)
*Aspirin, Naproksen sodyum (Aleve, Anaprox) ve İbuprofen (Advil, Motrin IB)
*Piroksikam (Feldene)
Antidepresanlar
Antidepresanlar, ruh halini etkileyen serotonin, norepinefrin ve dopamin gibi beyin kimyasallarına olan tepkiyi değiştirerek çalışır. Bu kimyasallar kan basıncında bir artışa neden olabilir:
*Venlafaksin (Effexor XR)
*Monoamin oksidaz inhibitörleri
*Trisiklik antidepresanlar
*Fluoksetin (Prozac, Sarafem, diğerleri)
Doğum Kontrol İlaçları
Doğum kontrol ilaçları, kan damarlarını daraltarak kan basıncını artırabilecek bazı hormonlar içerir. Neredeyse tüm doğum kontrol hapları, yüksek tansiyon gibi bir yan etki oluşabileceği uyarısı ile birlikte verilir. 35 yaşından büyüklerde, fazla kilolu olanlarda veya sigara içenlerde bu risk daha yüksektir.
Kafein
Yaklaşık 200-300 miligram kafein, kan damarlarını açık tutan bir hormonu bloke ederek geçici olarak kan basıncını artırabilir. Bununla birlikte, kafeinin kan basıncını uzun vadede yükselttiğini kanıtlayacak yeterli kanıt bulunmamaktadır. Bazı araştırmalar ise kahvenin kan basıncını düşürücü bir etkiye sahip olduğunu öne sürmektedir. Kafein içeren ilaç ve içecekler:
*Kafein hapları (Vivarin, diğerleri)
*Kahve
*Enerji içecekleri
Soğuk Algınlığı İlaçları (Dekonjestanlar)
Dekonjestanlar kan damarlarını daraltıp kan akımını zorlaştırarak kan basıncını yükseltir. Ayrıca dekonjestanlar bazı tansiyon ilaçlarının etkisini de azaltabilir. Dekonjestanlara örnek olarak şunlar gösterilebilir:
*Psödoefedrin (Sudafed, Sudogest)
*Fenilefrin (Neo-Synephrine)
Bitkisel Takviyeler
Sağlık uzmanınıza, aldığınız bitkisel takviyeleri söylemeyi ve bunların tansiyona olan etkisini sormayı unutmamalısınız.
DEVAMI👇
Haftanın Makaleleri 1. Quality of the Evidence S Haftanın Makaleleri
1. Quality of the Evidence Supporting the Role of Oral Nutritional Supplements in the Management of Malnutrition: An Overview of Systematic Reviews and Meta-Analyses
Malnütrisyon yönetiminde oral nütrisyonel takviyelerin (ONS) rolünü inceleyen ve Temmuz 2019’a kadar yayınlanan araştırmaları içeren bu meta-analiz, klinikte sık yapılan bir hatayı gözler önüne serdiği için bu hafta listemize ilk sıradan girmeyi başarıyor. Öncelikle çalışma sonucuna baktığımızda, malnütre ya da malnütrisyon riski taşıyan hastalarda oral nütrisyonel takviyelerin etkilerinin belirsiz olduğunu görüyoruz. Evet, araştırmada sağlık merkezi standartları arasındaki farklardan, hastalar arasındaki heterojenliğe ve gri literatür boşluğuna kadar bazı eksiklikler bulunuyor. Lakin, en önemli sorun kapsam içindeki çalışmaların (ve muhtemelen diğerlerinin de) “malnütrisyon” kavramını değerlendirme ve aksiyon alma şekillerinden ileri geliyor. Araştırma, dahil edilen çalışmalarda etiyolojik farklılıklara değinilmediğini ve ONS kullanımının maksimum etkiyi sağlayacak şekilde diyete nasıl ekleneceği konusunda bir tavsiye verilmediğini gösteriyor. Unutulmamalıdır ki, malnütrisyon, hastalığın bir sonucu olarak oluşabildiği gibi bazı fizyolojik ya da sosyoekonomik gerekçelerden ötürü de gelişmiş olabilir. Etiyolojiyi değerlendirmeden uygulanan standart bir tedavi yaklaşımının sonuç vermesini beklemek oldukça zordur. Diğer yandan, ONS kullanımının standart bir ilaç kullanımına benzemediği ve çeşitli sınırlamalar dahilinde hasta uyumuna bağlı kalındığı gerçeği de unutulmamalıdır. Bu çalışma bize bir kez daha göstermiştir ki malnütrisyon ya da malnütrisyon riski durumunda ONS kullanımı düşünülmeden önce etiyolojiyi doğru bir şekilde değerlendirmek ve kullanım kararı alındığı takdirde bunu en etkili hale getirebilmek için mümkünse diyet danışmanlığı almak son derece önemlidir. Aksi durumda, -ineleme sonucunda da gördüğümüz gibi- uygulama başarısı belirsiz hale gelirken hesapta olmayan komplikasyonlar ve sağlık maliyetlerinde artış gibi ilave problemler de yaşanabilir.
Alzheimer: Akdeniz diyeti, riski azaltabilir mi? M Alzheimer: Akdeniz diyeti, riski azaltabilir mi?
Meyve, sebze, zeytinyağı, baklagil, balık ve kepekli tahıllar açısından zengin olan Akdeniz diyetinin kalp sağlığına pek çok faydası olduğu bilinmektedir. Ancak Akdeniz diyeti, kalp sağlığına olduğu gibi beyin sağlığına da fayda sağlamaktadır.
Araştırmalar, Akdeniz diyeti uygulayan kişilerin, Alzheimer hastalığına yakalanma riskinin daha düşük olduğunu gösterse de Akdeniz diyetinde yer alan hangi etkenlerin bu duruma sebep olduğu bilinmemektedir.
Araştırmacılar, sağlıklı gıdalar tercih etmenin kolesterolü, kan şekerini ve genel kalp damar sağlığını iyileştireceğini, bunun da Alzheimer hastalığı riskini azaltabileceğini düşünmektedir. Başka bir teori ise Akdeniz diyetinin Alzheimer ile ilişkili beyin dokusu kaybını önlemeye yardımcı olduğunu öne sürmektedir.
Ancak, genel anlamda kanıtlar, Akdeniz diyetinin kesin bir şekilde Alzheimer riskini azalttığını gösterecek kadar güçlü değildir. Bunun temel nedeni ise diyetin demans üzerindeki etkilerini inceleyen çoğu araştırmanın, yediklerini hatırlamakta güçlük çeken veya hafıza sorunları yaşayan katılımcılar tarafından doldurulan diyet anketlerine dayanmasıdır.
Yapılan bir çalışmada bu sorunu ele almak için yaşlı yetişkinlerde kullanılmak üzere geliştirilmiş bir gıda anketi kullanılmıştır. Çalışma; Akdeniz diyetinin, DASH diyetinin ve MIND diyetinin (bu iki diyeti birleştiren bir tür melez diyet) Alzheimer hastalığı riskini azaltıp azaltmayacağını incelemiştir. Sonuçlar, üç diyetten herhangi birini kesinlikle uygulayan kişilerde Alzheimer hastalığı riskinin daha düşük olduğunu göstermiştir. Dahası, günde iki porsiyon sebze, haftada iki porsiyon meyve ve haftada bir öğün balık gibi mütevazı bir diyet yaklaşımının benimsenmesinin bile Alzheimer riskini azalttığı bulunmuştur.
Akdeniz diyetinin Alzheimer'ı ne ölçüde engellediğini veya bilişsel gerilemeyi ne ölçüde yavaşlatabildiğini anlamak için daha fazla araştırmaya ve klinik çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Bizi Takip Edin!
This error message is only visible to WordPress admins

© 2020, Beslenme Akademisi. Her Hakkı Saklıdır. Web Tasarım: M.Y.

Bağlantı ekle/düzenle

Varış adresini girin

ya da var olan içeriğe bağlantı verin

    Arama kriteri belirtilmemiş. En güncel ögeler gösteriliyor. Bir öge seçmek için arama yapın ya da yukarı ve aşağı tuşlarını kullanın.